DOKU Derneğinden ‘2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’ Mesajı

“Bir sulak alan hikayesi
2 Şubat 1971 yılında imzaya açılan Sulak Alanların Korunması Sözleşmesini (Ramsar) Ülkemiz, 17 Mayıs 1994 tarihinde imzaladı. 1994 yılında Sözleşme kapsamına alınan ilk alan Mersin Göksu Deltası, son alan ise 2013 yılında Bitlis’te ki Nemrut Kaldera’sıdır. Türkiye’de 93 sulak alan bulunmaktadır. Bunların 14’ü Ramsar Alanı, 59’u Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan ve 20’si Mahalli Öneme Haiz Sulak Alandır.
İlimizin hatta Avrupa ve Asya’nın en önemli sulak alanlarından İğneada Longoz (Subasar) ormanlarıdır. Avrupanın en büyüğü.
Alandaki en büyük göl 266 hektar büyüklüğünde (dünyanın tek parça en büyüğü) Mert Gölü’dür. Bunun yanında Erikli Gölü, Hamam Gölü, Saka Gölü ve Pedina Gölü adlı küçük sulak alanlar bulunmaktadır.
Bunun önemini bilen Ulusal Sulak Alan Komisyonu, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşarı Lütfi Akca başkanlığında 2012 Yılı 1. Olağan Toplantısı’nı yaptı. Sulak alanlar ve Ramsar alanlarında yapılan çalışmaların değerlendirildiği toplantıda, o tarihte 13 olan Ramsar alanlarına yenilerinin eklenmesi kararı alındı. Bu kapsamda, Ramsar alanı olmaya aday 17 sulak alandan öncelikle Nemrut Krater Gölü ve İğneada Longozu’nun yıl sonuna kadar Ramsar alanı ilan edilmesi kararlaştırıldı.
Nemrut Krater Gölü 2013 te Ramsar kapsamına alındı. Ancak İğneada Longozu RAMSAR kapsamına alınmadı. Her zaman olduğu gibi Ramsar sürecini de yakından takip ettik. İlgili bakanlığa Longoz ormanlarını gözden çıkardınız mı? diye sorduk. Verilen cevapta “Çalışmaların 2013 yılında İğneada longoz ormanı arazi çalışmaları tekrar yapılarak Ulusal Sulak Alan Komisyonuna sunulacaktır “ dediler.Bu yıl Onuncu yılı. Gelişme yok. EK 1
Bu soruyu hep sorduk.. RAMSAR KAPSAMINA ALINACAK MI.? 2020 yılında verilen cevapta “ 2007 de Milli park ilan ettik. Milli park olarak Ramsar alanı statüsünden çok daha etkin bir koruma statüsüne sahip olduğundan Ramsar alanı ilan edilme süreci durdurulmuştur.” Cevabı verildi. 2007 yılında milli park ilan edildiğinde çok daha etkin bir koruma statüsüne sahipse 2012 yılında neden Ramsar kapsamına alınması kararı alıp, 2 hafta sonra neden vazgeçtiniz diye bir daha sormaya gerek var mı.? EK 2
NEDEN RAMSAR ALANI İLAN EDİLMEDİ.?
Ülkemizde ki Uluslararası öneme sahip 135 alandan biri olan longoz ormanları RAMSAR alanı ilan edilmesi için 24 Temmuz 2012 de sürecin başlatılmasına karar veriliyor. Buraya kadar her şey çok iyi gidiyor.
18-19 Ekim 2012 de sulak alan koruma bölgeleri 1/25 binlik haritaya işleniyor. Ancak bölgede bu çalışmayı yapanlar nedense bir anda, İğneada merkezi de sulak alan bölgesinde kaldığını fark ediyorlar. O güne kadar görmemişler-duymamışlar..?
Birden fark ediyorlar ve İğneada Longozu RAMSAR alanı ilan edilmiyor. Neden ilan edilmediğini 2 hafta sonra öğrenmiştik.
2 hafta sonra ÇŞB den bir duyuru. 31 Ekim 2012 tarihinde saat 13:00 te İğneada Beğendik Köyü köy kahvesinde Halkın Katılımı Toplantısı
Ne toplantısı.? 2.665,6 MWt Kurulu gücünde TRAKYA ENTEGRE TERMİK SANTRAL projesi. Neyse ki bu proje de diğerleri gibi halkın karşı duruşu ile STK ların bilim ve hukuk insanları birlikte yürüttükleri yaşamı savunma mücadelesi sonunda iptal edildi. Bu iptal edilmeden önce de, bir havuç uzattılar. 25 kişiye ÇİN gezisi ve termik santral inceleme gezisi teklif edildi. Bu teklifi bölgede yaşayan hiç kimse kabul etmedi.
Istrancaların doğal varlıkları ile ilgili yapılan projelerin Uluslararası sözleşmelere göre koruma altına alınması çalışması sadece longoz ormanlarının Ramsar alanı ilan edilmesi ile sınırlı değildi.
2008-2010 yılları arasında ise 130.000 Ha da Biyosfer Rezerv Alan AB projesi yapıldı. Bu proje de UNESCO ya sunulmak için yapıldı. Çünkü Bulgaristan tarafı biyosfer rezerv alanı. Istrancaların 1/3 Bulgaristan’da, 2/3 ise Türkiye’de. Çalışmanın amacı aynı ormanın bizim tarafı da Biyosfer Rezerv alan ilan edilecekti. Kırklareli il sınırlarındaki Bulgaristan tarafının tamamı koruma alanı. Natura 2000-Biyosfer Rezerv alanı- Baykuş koruma alanı-Kaplumbağa koruma alanı.. Kısacası ormanı da, havada uçanı da, karada dolaşanı da koruma altında.
Bu projeyi de yakından takip ettik. Kişisel ve kurumsal olarak sorduk. Projenin tamamlanmasından bir yıl sonra sorduk. “UNESCO ya sunulması çalışmaları halen devam etmektedir “ denildi. İyi en azından çalışıyorlar sunacaklar dedik. EK 3
Neredeyse her yıl sormaya devam ettik 2017 yılında verilen son cevapta “Etkin korunmasını ve yönetimini temin yönünden gereken etkinliği ve yetkiyi sağladığından Biyosfer rezerv statüsü verilmesine gerek duyulmamıştır” EK 4
Madem, RAMSAR kapsamına almaya gerek yoktu komisyon neden aylarca yıllarca çalıştı.?
Madem UNESCO’ya sunulacak Biyosfer Rezerv alan ilan etmeye gerek yoktu Neden 2 yıl 130.000 Ha da onlarca akademisyen neden çalıştı.?
Biyosfer rezerv alanı ilan edilmeyen Istrancalar, bugün madencilere, sanayicilere ve enerji yatırımlarına ayrılmış rezerv alanı haline geldi.
Doğamızı,dağımızı,bağımızı,sularımızı, mağaralarımızı kendi haline bırakın. Her plandan sonra doğal ve sosyal yaşam zarar görüyor. Orman alanları ve sulak alanlar azalıyor. Daralıyor. Kirleniyor. Bitiyor
Türkiye’de 50 yılda kuruyan sulak alanlar 1.3 milyar hektar, yani 24 Eğirdir Gölü veya 3 Van Gölü ya da Marmara Denizi kadar alanı kaybettik. Sulak alanlar bulunduğu havzaya ve oradaki canlılara aittir. Doğal varlıktır. Gelecek nesillere bırakılacak en değerli mirastır. Zenginliktir. Yaşamdır.
2 Şubat kutlama değil, kaybettiğimiz sulak alanlardan ders alma, kalanlar için ise, nasıl kurtarırız diye hesap yapma günüdür. 02-02-2023”
Göksal ÇİDEM
DOKU (Doğa ve Kültür) Derneği Y.K. Başkanı
Trakya Platformu Kırklareli Dönem Sözcüsü