Vicdan meselesi!
Bir kurumun yöneticilerinin araçlarına yıllık 3 er, 4 er bin lira yakıt bütçesi ayrıldığı haberini okuyunca bu konuya değinmek istedim bugün.
Araç tahsisli bir kurumda uzun yıllar devlet memurluğu yaptığım için en çok gözlemlediğim bir konudur resmi araçlar ve harcanan yakıtlar.
Hatırlıyorum da; 12 Eylül’le birlikte çok sıkı bir denetim başlamıştı bu konuda.
Göreve çıkan resmi araçların hangi gün, ne zaman, ne kadar yakıt aldıkları, nerelere gittikleri ve alınan yakıtla kaç km yolculuk yapıldığı özel bir defterde kayıt altına alınırdı her gün.
Hatta göreve giden memurların isimleri de…
Görevlilerin haricinde araçlara yabancı birisinin ya da birilerinin binmesi yasaktı.
Şimdi var mıdır yok mudur bilemiyorum elbette.
Ama, pandemi öncesinde çok daha fazla gezip dolaşma şansım olduğu için, bazı resmi araçlara gün içinde 15-20 defa rastladığım olmuştur.
Her zaman dolaşmak zorunda olan kolluk kuvvetlerine ait araçlar haricinde, amaçsızca ulu orta dolaşan bir resmi araç görmek beni çok rahatsız ediyor şahsen.
Yazıktır, günahtır!
Şoför, memur, amir her kimse, yakıt parasını kendileri ödüyormuşçasına hassas davranmalılar.
Resmi araçlar görev harici asla kullanılmamalı, kullandırılmamalı.
Uymayanlar uyarılmalı, tekrarı halinde de gereken işlemler yapılmalı.
Hem sonra takibi de çok kolay artık.
Teknoloji çok ilerledi, malûm!
Araca takılan bir çiple saniye saniye izlemek mümkün artık.
Ne zaman nereye gitti, nerede durdu, kalktı görebiliyorsunuz.
En azından fazla yakıt kullanıldığından şüphe duyulan araçlar için böylesi denetimler yapılabilir.
Tabii ki de istenirse!